Keops Piramidi, ESKİ MISIR’DA ANITSAL MİMARİNİN KÖKENLERİ


Piramidin güneyinde yer alan iki tekne çukuru dikdörtgen şekildedir ve üzerleri devasa kireçtaşı bloklarla örtülmüştür. Bu çukurların ikisinde gerçek tekneler bulunmuştur. 1954 yılında keşfedilen ilk tekne, 1.223 parça hâlinde sökülmüş ve zemine yerleştirilmiştir. Bu tekne yıllar süren çalışmalarla restore edilmiş ve bugün piramidin önündeki özel müzede sergilenmektedir. 43,3 metre uzunluğundaki bu tekne, papirüs kamışıyla yapılan geleneksel bir Mısır teknesinin büyük bir modeli gibidir. [13] Gövdesi devasa sedir tahtalarından yapılmıştır ve çivisiz olarak, ahşaba oyulmuş yivlerden geçirilen iplerle birleştirilmiştir. Kürekler de aynı şekilde tekneye bağlanmıştır. Teknenin üstünde kapalı bir kabin ve tenteli bir bölme bulunmaktadır.[14] 1987 yılında, Farouk El-Baz liderliğindeki bir ekip, ikinci tekne çukurunu özel bir delik açarak incelemiş ve bu tekneden fotoğraflar çekmiştir. Ancak bu tekne ilk bulunan kadar iyi korunmamıştır ve yerinde bırakılmıştır.[15]Khufu’ya ait bu tekne gömüleri, Abydos’ta bulunan 2. Hanedanlık dönemine ait daha eski tekne gömüleriyle benzerlik taşır. Bu tekneler, güneş tanrısı Ra’nın ölüler sonrası yolculuğunu simgeliyor olabilir. Fakat Mark Lehner’a göre, Khufu’ya ait tekneler gerçek bir cenaze yolculuğunda kullanılmış ve ardından ritüel olarak gömülmüştür.

Khufu, Kral Sneferu’nun oğludur ve Giza’daki ilk piramidi inşa etmiştir. Giza’da daha önce Erken Hanedanlık Dönemi'ne ait mezarlar bulunmakla birlikte, burası o dönemde kraliyet mezarlığı için yeni bir yerleşim alanıydı ve Saqqara'nın kuzeyindeydi. [1] Muhtemelen Giza platosunun seçilmesinde, buradaki Muqattam Formasyonu olarak bilinen sağlam kireçtaşı zeminin, bu büyüklükteki bir yapının inşasına uygun olması etkili olmuştur.[2] [3]

Khufu’nun piramit kompleksi, o döneme kadar standartlaşmış olan unsurları içeriyordu: bir vadiler tapınağı (günümüzde kazılmamış ve modern bir köyün altında kaldığı için büyük oranda tahrip olmuştur), kapalı bir geçit (causeway) ve piramidin doğu tarafında yer alan bir cenaze tapınağı. Cenaze tapınağının büyük bir kısmı tahrip olmuştur ancak başlangıçta siyah bazaltla kaplı bir avluya ve kırmızı granitten sütunlara sahipti. Tapınağın güneydoğusunda kraliçelere ait üç yan piramit bulunmakta olup, bir diğer küçük piramit ise kralın Ka’sı (yaşam gücü) için yapılmış olabilir.[4]

 

Bu küçük piramit, Zahi Hawass tarafından ana piramidin çevre duvarının güneydoğu köşesinin dışında keşfedilmiştir.[5] Dört tekne çukuru, çevre duvarının doğu ve güney kısımlarında yer alırken, beşinci bir çukur geçit yolunun kuzeyinde yer alır. Ayrıca, üç kraliçe piramidi arasında da iki küçük tekne çukuru bulunmaktadır.[6]

Khufu’nun piramidi, antik dünyanın en etkileyici yapılarından biridir. Zahi Hawass’a göre, bu büyük piramit yaklaşık 1.300.000 taş blok içermekteydi. Bu blokların her biri tahmini 2,5 ton ağırlığındaydı, fakat bazı temel taşları çok daha ağırdı. İnşaat sırasında taşlar yatay katmanlar hâlinde döşenmiş, düzensiz çekirdek taşlarının arasına alçı harç ve dolgu taşları konulmuştur. Piramit tamamlandığında, dış yüzeyi ince Tura kireçtaşıyla kaplanmıştı. Bu kaplama taşların büyük kısmı günümüze ulaşamamıştır. Dış eğim açısıda yaklaşık 52 derecedir.

Piramitin tabanı 5,3 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Giza Platosu Haritalama Projesi’nin (Mark Lehner tarafından yürütülen) araştırmaları, yapının inşasında büyük bir hassasiyetle ölçüm yapıldığını ortaya koymuştur. Her bir kenar, yaklaşık 230,3 metre uzunluğundadır ve sapmalar sadece 4,4 santimetre düzeyindedir. Dört kenarın kardinal yönlere olan hizalanmasındaki sapma yalnızca 3 dakika 6 saniyelik bir yay açısıdır. Tabanın farklı köşeleri arasındaki seviye farkı ise yalnızca 2,1 santimetredir. Piramidin orijinal yüksekliği ise 146,7 metredir.[7]

Khufu piramidinin iç yapısı, diğer Mısır piramitlerinden çok daha karmaşıktır. Kuzey yüzeyinden başlayan alçalan bir geçit, başlangıçta kayanın içine oyulmuş olan ancak tamamlanmamış yer altı mezarına ulaşır.[8] Buradan yukarı çıkan bir geçit, yatay bir geçitle kraliçeye ait olduğu düşünülen odaya (Queen’s Chamber) ve “Büyük Galeri”ye (Grand Gallery) ulaşır. Kraliçeler Odası, yer altı mezarı terk edildikten sonra kralın gömülmesi için planlanmış olabilir. 8,74 metre yüksekliğindeki hareketli tavanıyla Büyük Galeri, neredeyse 50 metre yukarı doğru uzanır. Galerinin sonunda, kralın mezar odasına geçiş sağlayan kısa bir geçit yer alır. Bu geçit üç adet portkulis taşla kapatılacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, Büyük Galeri’nin alt kısmından yer altı geçidine neredeyse dik bir geçit daha uzanır; bu geçidin işçilerin defin işleminden sonra piramitten çıkmaları için kullanıldığı düşünülmektedir.[9]

Khufu’nun mezar odası, Aswan’dan getirilen devasa kırmızı granit bloklarla kaplanmıştır. Odanın içinde kralın granit bir lahiti dışında hiçbir şey kalmamıştır. Mezar odasının tavanı, her biri 25–40 ton ağırlığında dokuz granit kirişle kapatılmıştır. Bu kirişler 5,2 metrelik genişliğinde odanın tavanını taşımaktadır. Mezar odasının üstünde, ağırlığın aşağıya çökmesini engellemek için beş adet yük azaltıcı oda (relieving chamber) yapılmıştır. Bu odalar ilk kez 1837’de Richard William Howard Vyse tarafından keşfedilmiş, Vyse bu odalara ulaşmak için dinamit kullanmıştır.[10] Aynı yöntemle Khafra’nın piramidine ve Büyük Sfenks’in arkasına da zarar vermiştir. Üst odalarda halen Khufu’nun kartuşunu içeren işçi gruplarına ait hiyeroglif yazılar görülebilir.

Mezar ve Kraliçeler Odası’ndan dışa doğru uzanan dar “hava kanalları” (air shafts) vardır. Bunlar, kralın ruhunun göğe yolculuğunu simgeliyor olabilir. Alman arkeologlar, Kraliçeler Odası’ndan çıkan bir şaftta 20 x 20 cm ölçülerinde bir robot göndermişlerdir.[11] Robot, yaklaşık 65 metre ilerledikten sonra üzerinde iki bakır çivi bulunan bir kireçtaşı tıpayla karşılaşmıştır. Bu tıpanın delinmesiyle birlikte ikinci bir tıpayla daha karşılaşılmış ve ilerlenememiştir. Bu şaftlar havalandırma için değil, sembolik amaçlarla yapılmış olabilir.[12]



[1] Mark Lehner, The Complete Pyramids: Solving the Ancient Mysteries, New York, 1997, s.17.

[2] Mark Lehner, The Complete Pyramids: Solving the Ancient Mysteries, New York, 1997, s. 125-130.

[3] Richard William Howard Vyse, Operations Carried On at the Pyramids of Gizeh in 1837,  London, 1840, s.38–42.

[4] Ahmed Fakhry, The Pyramids of Egypt, 1971, s. 115-118.

[5] Kathryn Bard, An Introduction to the Archaeology of Ancient Egypt, Wiley-Blackwell, New Jersey, 2007, s.60.

[6] Mark Lehner, The Complete Pyramids: Solving the Ancient Mysteries, Thames & Hudson, New York 1997, s. 110–112.

[7] Kathryn Bard, An Introduction to the Archaeology of Ancient Egypt, Wiley-Blackwell, New Jersey, 2007, s.137-140.

[8]  Richard William Howard Vyse, Operations Carried On at the Pyramids of Gizeh in 1837, London,1840, s.40–42.

[9]  Kathryn Bard, An Introduction to the Archaeology of Ancient Egypt, Wiley-Blackwell, New Jersey, 2007, s.137-140.

 

[10]  Mark Lehner, The Complete Pyramids, Thames & Hudson, London,1997, s. 50–53.

[11] Rainer Stadelmann,  Die ägyptischen Pyramiden: Vom Ziegelbau zum Weltwunder, 1997, s. 120–125.

[12] Selim Hassan,  Excavations at Giza,  Cairo University Press, Cairo, 1944, s. 102–108.

[13] Zahi Hawass,  Khufu’s Boat: A History of Discovery and Reconstruction, Supreme Council of Antiquities Press, Cairo, 2005, s.5–42.

[14] Dilwyn Jones,  Boats of Egypt Before the Old Kingdom. British Archaeological Reports (BAR) International Series, Oxford, 1992, s. 60–72.

[15] Farouk El-Baz, Discovery and Examination of the Second Boat Pit of Khufu, Annales du Service des Antiquités de l'Égypte (ASAE), 1988, cilt 60, s. 45–55.


#buttons=(Tamam) #days=(20)

Web sitemiz deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Daha Fazla Bilgi Edinin
Ok, Go it!