Antik Mısır’ın büyüleyici anıtsal mimarisinin kökenleri, binlerce yıl öncesine, Naqada Kültürü’ne dayanmaktadır. Mısır’da ilk insan yerleşimlerinden itibaren izlenen sosyo-ekonomik ve kültürel dönüşüm süreçleri, bu eşsiz medeniyetin gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. MÖ 4. binyılın ortalarından itibaren Naqada Dönemi olarak adlandırılan bu süreç hem tarımsal üretimin artışı hem de ticari ağların genişlemesi ile dikkat çeker. Ticaret, yalnızca ekonomik gelişime katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda kültürel etkileşimlerin yoğunlaşmasını sağlamıştır. Bu durum, mezar yapılarındaki mimari ve sanatsal yeniliklerin temelini atmıştır.
William Flinders Petrie’nin Naqada’da gerçekleştirdiği arkeolojik çalışmalar, bu kültürü kronolojik olarak üç döneme ayırmıştır: Naqada I (Amratian), Naqada II (Gerzean) ve Naqada III (Semainean). Her bir dönem, farklı mezar yapıları, sanat anlayışları ve toplumsal örgütlenme biçimleriyle karakterize edilir. İlk başlarda basit mezar yapıları ve yuvarlak şekiller hakimken, ilerleyen dönemlerde dikdörtgen mezarlar, taş ve kerpiç kullanımı gibi yenilikler öne çıkar. Bu evrim, Eski Krallık dönemindeki mastabalar ve piramitler gibi anıtsal yapılar için bir zemin oluşturmuştur.
Naqada Kültürü’nün mezar mimarisine yaptığı katkılar, yalnızca fiziksel yapılarla sınırlı değildir. Sosyal statü farklılıkları, dini inançlar ve sanatsal anlayış, mezar yapılarında derin izler bırakmıştır. Bu makale, Naqada Kültürü’nün Mısır’ın anıtsal mimarisine olan etkilerini ve bu kültürün Eski Krallık dönemindeki yankılarını inceleyerek, Antik Mısır’ın köklerine ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Naqada Kültürü, Mastaba, Piramit, Mezar Mimarisi
Giriş
Mısır’da yaşayan ilk insanlar, yaklaşık GÖ. 500.000 yıl önce Paleolitik Dönemde yaşayan göç eden veya yarı göçebe gruplardı, ancak tarihler tam olarak kesin değildir.[1] Bu insanlar avcılık, toplayıcılık ve balıkçılık konusunda kendilerine yenilikler kattılar ve oldukça basit taş aletler kullandılar bunlar; kemik, ahşap gibi organik malzemelerdir[2] Bu dönemden kayda değer yerler, Taramsa'daki eski Mısır'da (GÖ. 55.000 yıl önce) bilinen en eski tarih öncesi mezarı ve Nazlet Khater deki mezarlardır (30.000 ila 35.000 yıl öncesi).
Neolitik Dönemde, çiftçilik avcı toplayıcılığın yerini aldı. Tarımın gelişimi, daha fazla nüfus artışına ve uzman el sanatlarının gelişmesine izin verdi. Tarımla uğraşan köyler ülkenin her yerinde yayılmaya başladı. Yerleşimlerin artan büyüklüğü ile daha karmaşık sosyal tabakalaşma haline geldi. Ayrıca, Nabta Playa'daki büyüleyici Taş Çember'de anıtsal mimarinin ilk örneklerinden diyebiliriz.
Dönem, özelliklerini taşıyan yerleşimlerin coğrafi konumlarının adını taşıyan kültürel gruplara ayrılmıştır. Aşağı Mısır yerleşim yerleri hakkında biraz bilgimiz olsa da Yukarı Mısır'da daha az yerleşim kalıntıları bulundu. Güneydeki mezar uygulamaları hakkında kuzeydekinden daha fazla bilgiye sahibiz.
William Flinders Petrie ve Araştırmaları
William Flinders Petrie, Mısır arkeolojisinin öncülerinden biri olarak, Naqada bölgesindeki çalışmalarıyla tarih öncesi Mısır kültürüne dair önemli bilgiler ortaya koymuştur.[3] Petrie, Naqada'da keşfettiği eserleri ve mezar yapıları üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda, bu kültürü kronolojik olarak Naqada I (Amratian), Naqada II (Gerzean) ve Naqada III (Semainean) dönemlerine ayırmıştır.[4] Naqada I, toplumsal örgütlenmenin henüz ilkel olduğu, basit mezar yapıları ve geometrik desenli seramiklerle karakterize edilirken; Naqada II'de ticaretin geliştiği, mezarların daha zenginleştiği ve figüratif motiflerle süslenen seramiklerin öne çıktığı görülür.[5] Naqada III ise Mısır'ın devletleşme sürecine yaklaştığı, anıtsal mezarların ve karmaşık toplumsal yapının izlerinin belirginleştiği bir dönemdir. Petrie’nin dönemlere ayırdığı bu evrimsel süreç, Naqada Kültürü'nün, sonraki Mısır mezar mimarisi üzerindeki etkilerini anlamada kritik bir rol oynamıştır. Özellikle Naqada II ve III dönemlerinde ortaya çıkan simgesel öğeler ve mimari formlar, Mısır'daki erken dönem mastaba mezarlarının ve piramitlerin gelişimine zemin hazırlamıştır.
Naqada Dönemleri ve Mezar Mimarisindeki Evrim
Naqada I MÖ 3900-3650 Yıllarını kapsar; bu dönemde Nubia, Batı çölü, Doğu Akdeniz ve Etiyopya'da yoğun bir ticaret ağı gelişmiştir.[6] Özellikle, Nubia ile yapılan altın ve kölenin ticareti, Batı çölü üzerindeki değerli taşların ve madenlerin taşınması, Doğu Akdeniz'den gelen deniz ürünleri ile Etiyopya'nın kadim tarımsal ürünlerinin alışverişi, bu dönemin ekonomik yapısına büyük katkılarda bulunmuştur. Bu ticaret yolları, kültürel etkileşimler sağlarken, aynı zamanda bölgedeki zenginlik ve güç dengesini de şekillendirmiştir.
Naqada I , Amratian olarak da adlandırılır Badarian kültürüne paralel olarak varlık gösterdi, ancak zamanla yavaş yavaş yerini aldı.[7] Bölge toplulukları Küçük köylerde yaşıyorlardı ve Nil Vadisi’nde tarımı geliştirdiler. Ancak bu kültür, özellikle çok sayıda seramik işleri ve zengin Hiyerogliflerle süslü mezar eşyalarıyla dikkat çekiyordu. Ayrıca, kadın doğurganlık figürlerinin yanı sıra sakallı erkek figürlerinin de çoğalması, dönemin estetik anlayışını yansıtan önemli birer sembol olarak öne çıkıyordu.[8] Her köyün kendi hayvan tanrısı vardı ve köylüler bu tanrıları çeşitli dini ritüellerle onurlandırır veya tapınırdı; bu genellikle dans, adak sunumu veya belirli günlerde düzenlenen eğlenceler aracılığıyla gerçekleştirilirdi.[9] Bu tanrılar, köylülerin klanı ile ilişkilendirilmiştir ve bu, Mısır'ı totemleriyle temsil eden bölgelere ayıran, köylerin totem hayvanlarına dayalı temsil edildiği bir aday sisteminin temelini oluşturmuştur.
Naqada I mezarlarında, ölenler öbür hayatta yalnız kalmaması için heykelciklerle birlikte gömüldü.[10] Mısır mezarlarında Naqada kültüründen gelen bu gelenek hem ölüye hem de hayata dair derin inançları yansıtmaktadır. Bu sebeple, mezar eşyaları büyük bir öneme sahiptir. Bunlar Mısır mezarlarında bulunan figürlerinin öncüleriydi. Bu figürlerle birlikte ölü kişi yiyecek, silah, süs eşyası ve süslü vazolar ve paletlerle gömüldü.
Naqada II aşaması, MÖ 3500 civarında başlamış olup, aynı zamanda Gerzean olarak da bilinir.[11] Bu kültür tarım sanatına ve yapay sulamanın kullanılmasına hakimdi ve artık avlamak zorunda kalmadılar. İnsanlar sadece köyleri değil, kasabalar inşa etti ve her zamankinden daha yüksek nüfus yoğunluğu oluştu.
Kültür, sanatsal eğilimler geliştirmeye devam etti, Birçok hayvan şeklinde ve kalkan şeklinde palet geri kazanılmıştır.[12] Erken hanedan döneminin (Narmer Paleti) tören paletlerine doğru geliştirmede net bir bağlantı oluştururlar. Ayrıca, Mezopotamya ve Asya'nın eski halklarıyla ticaret yaptıkları metal işlemede, özellikle de bakır becerilerini geliştirdiler.
Mezar ritüelleri de değişti. Artık mezar yapımlarında duvarları duvar ve ahşapla kaplı dikdörtgen yapılar tercih edilmekteydi; geleneksel olarak uygulandığı gibi, cenaze öncesinde vücut özellikle batan güneşe doğru yönlendirilmedi. Bu değişim, toplumun yaşam biçiminden ve inanç sistemlerinden kaynaklanıyordu. Zengin ve fakirler arasındaki mezar mallarının kalitesinde belirgin bir fark vardı; zenginler, öbür dünyada daha rahat bir yaşam için değerli eşyalarla donatılmış mezarlara sahip olurken, fakirler yalnızca basit nesnelerle gömülüyordu. Bu süreçte, cenaze sırasında ritüel olarak parçalanmış çanakların yer aldığı bir gelenek yaşatılmaya devam edildi. Nekhen'deki Tomb 100 (The Painted Tomb), bu ritüel değişimlerinin izlerini taşıyan önemli bir örnek teşkil ediyordu.[13] Bu mezar, büyük olasılıkla yerel bir liderin dinlenme yeri olup, Naqada III aşamasında yeniden kullanılmış ve geliştirilmiş olabileceği bilinen en eski dekore edilmiş mezarlardan biridir,
Mimarilik, Naqada II döneminde daha da ileriye sıçradı; bu dönemde Horus'un kült merkezi olan Nekhen'de ihtişamlı bir saray ve kapsamlı bir ritüel bölgesi inşa edilmiştir.[14] [15] Saray, yüksek duvarlarla çevrili, geniş avlulardan oluşan bir dizi odadan ve zengin dekoratif unsurlarla süslü geniş salonlardan oluşmakta, mimari tasarımı ile dönemin sanat anlayışını yansıtmaktadır. Bu dönemin mimari gelişim sürecini detaylandırmak için Mısır'ın başka bölgelerinde de benzer projeler dikkat çekmektedir; örneğin, Abydos'taki Osiris Tapınağı bu dönemde mimari yeniliklerin bir yansıması olarak öne çıkmaktadır.[16] Küçük binalarla çevrili büyük oval avlu, halkın ve ruhban sınıfının bir araya gelerek ritüel yürüyüşler ve etkinlikler düzenlemesi için tasarlanmış, bu da Erken Hanedan Dönemi'nin ritüel bölgelerinin öncüsü olduğunu açıkça göstermektedir.[17]
Naqada III Aynı zamanda “Semainean” olarak da bilinir, genellikle İlk Hanedan Dönemi MÖ 3200 ila 3000 yılları arasında bir zaman dilimidir.[18] Bu dönem, Yukarı ve Aşağı Mısır kültürleri arasında bariz farklılıklar olduğu, siyasi birliğin temellerinin atıldığı ve Mısır'daki ilk devlet yapısının şekillendiği önemli bir geçiş dönemidir.
Mısır'ın Yukarısında, Nekhen’de on üç kral hüküm sürdü. Ne yazık ki, sadece birkaçı tespit edilebildi. Hükümdar, tanrının kişileştirilmesi olarak görülüyordu ve Zamanın sanat eseri oldukça savaş benzeri bir grup olduklarını gösteriyor Akrep Topuzu ve Narmer Tableti buna örnektir.[19]Aşağı Mısır'da sistem daha bürokratik ve ticariydi. Önemli aileler küçük bölgeleri yönetmiş ve katı bir hiyerarşi olduğu görünmüyor. Yöneticiler, olduğu gibi, Aşağı Mısır'ın kırmızı tacını giydiler. Aşağı Mısır'dan yedi kral Palermo taşında listelenmiştir. Ancak, onlar hakkında çok az kişi bilinmektedir ve bazıları var olduklarına dair şüpheler vardır.
Naqada Dönemi Mezar Mimarisine Teknik ve Sosyal Yansımaları
Naqada Dönemi boyunca, mezar mimarisinde önemli bir evrim yaşanmıştır. İlk aşamalarda yuvarlak veya oval şekilli mezarlar yaygınken, zamanla dikdörtgen mezarlar ön plana çıkmıştır.[20] İlk Naqada Döneminde , mezarlar genellikle basit yapılar olarak inşa edilmiştir. Ancak Naqada II dönemine gelindiğinde, mezarlar daha karmaşık ve büyük yapılar haline gelmiştir. Bu dönemdeki dikdörtgen mezarlar, kerpiç kullanılarak yapılan iç kaplamalar ile dikkat çekmektedir.
Naqada Dönemi'nde mezarların inşasında kullanılan malzemeler ve teknikler, bu dönemin mimarisinin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Kerpiç, bu dönemde yaygın olarak kullanılan bir malzeme olmuş ve mezarların dayanıklılığını artırmak amacıyla iç kaplamalarda kullanılmıştır.[21] Ayrıca, taş bloklar da soylu ve zengin bireyler için yapılan mezarlarda kullanılmıştır. Bu dönemde geliştirilen teknikler, daha sonraki Mısır dönemlerinin mezar yapımında da etkili olmuştur. Naqada Dönemi'nde mezarlar, sadece ölülerin gömüldüğü yapılar olarak değil, aynı zamanda sosyal statüyü yansıtan yapılar olarak da görülmüştür. Yüksek statüye sahip bireyler için yapılan mezarlar, daha büyük ve daha süslü olmuştur. Bu dönemde mezarlara konulan eşyalar, bireylerin sosyal statülerini yansıtmakta ve bu nedenle daha zengin mezarlarda çeşitli değerli eşyalar bulunmuştur. Naqada Kültürü'nün mezar mimarisine getirdiği yenilikler, Mısır'ın sonraki dönemlerinde de etkili olmuştur. Eski Krallık döneminde görülen piramit yapıları ve anıtsal mezarlar, Naqada Dönemi'nde geliştirilen tekniklerin ve geleneklerin bir devamı niteliğindedir.[22] Naqada Kültürü'nün sağladığı bu temel, Mısır'ın anıtsal mimarisinin gelişimine büyük katkı sağlamış ve bu kültürel miras, Mısır uygarlığının mimari kimliğinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Antik Mısır'da mezarlar hem krallar hem de halk için büyük bir öneme sahip yapılar olarak kabul edilirdi. Mısır'ın bu döneminde mezarların inşası, dini inançlar ve ölen kişinin statüsünü yansıtırdı.[23] Naqada Kültürü, bu dönemde mezar mimarisine önemli katkılarda bulunmuştur.
Eski Krallık Dönemi Mimari Yapılar
Mastabalar, özellikle Erken ve Eski Krallık (MÖ 2920 - MÖ 2575) dönemlerinde yaygın olarak kullanılan mezar türlerindendi. Dikdörtgen planlı bu yapılar, Naqada Kültüründeki gibi gibi kerpiçten yapılırdı. Mastabaların içinde bir mezar odası bulunur ve bu odanın üst kısmında genellikle ölen kişinin ruhunun geçebileceği bir sahte kapı yer alırdı. Bu yapılar, ölen kişinin ruhunun öbür dünyaya geçişine yardımcı olacağına inanılan resimler ve heykellerle süslenirdi.[24]
Piramitler, Mısır firavunları için inşa edilen anıtsal mezarlardır. İlk olarak Basamaklı Piramitler olarak ortaya çıkmış, daha sonra gerçek piramit şekline evrilmişlerdir.[25] İlk piramittin yapılmasıyla daha devasa piramitlerin yapımına önayak olmuştur. Eski Krallık döneminde Firavun Zoser tarafından yaptırılan Basamaklı piramit mısırda piramit yapımına öncülük etmiştir Piramitlerin en bilinen örnekleri Giza'daki Büyük Piramitlerdir.[26] Bu devasa yapılar, firavunların öbür dünyada sonsuz yaşama ulaşmaları için inşa edilmiştir. Piramitlerin içindeki odalarda, firavunun mumyası ve ona eşlik etmesi gereken değerli eşyalar yer alırdı. Son Napada döneminde geliştirilen yapı teknikleri ve taş kullanımı, piramit inşasında büyük rol oynamıştır.[27] Son Naqada döneminde geliştirilen yapı teknikleri ve taş işçiliği, piramitlerin inşasında büyük rol oynamıştır. Naqada dönemine ait mezarlarda görülen dikdörtgen planlama, kerpiç ve taş malzeme kullanımı, piramitlerin mimari formunun gelişmesine katkıda bulunmuştur. Özellikle Naqada III döneminde sosyal hiyerarşi ve ritüel yapılar arasındaki ilişki,
piramitlerin tasarımında ilham kaynağı olmuştur. Bu da Naqada Kültürü’nün Mısır’ın anıtsal mimari geleneği üzerindeki etkisini açıkça ortaya koymaktadır.
Lahitler Antik Mısır’da kullanılan ve mezar mimarisinin önemli bir parçasını oluşturan yapılardır.[28] Genellikle kaya mezarlarına alternatif olarak tercih edilen bu küçük mezar yapıları, özellikle sosyal hiyerarşinin farklı katmanlarındaki bireyler için önemli bir seçenektir. Lahitler, taş veya kerpiç gibi dayanıklı malzemelerden yapılırdı ve ölen kişinin mumyasını korumak için tasarlanırdı. Bu yapılar, yalnızca fiziksel koruma sağlamaz, aynı zamanda ölen kişinin öbür dünyaya güvenli bir şekilde geçişini kolaylaştıracak semboller ve yazıtlarla süslenirdi. Lahitlerin üzerindeki işlemeler ve hiyeroglifler, ölen kişinin kimliği, yaşamı ve dini inançları hakkında bilgi verir. Eski Krallık’tan itibaren kullanılan lahitler, özellikle Yeni Krallık döneminde daha detaylı süslemeler ve yazıtlarla zenginleştirilmiştir. Ayrıca, firavunlar ve soylular için yapılan lahitler genellikle altın kaplamalar, değerli taşlarla süslenmiş motifler ve tanrı betimlemeleri içerirdi.[29] [30] [31] [32]
Lahitler, sadece bireyin öbür dünyadaki yaşamına hazırlanmasını değil, aynı zamanda toplumsal statüsünü de temsil ederdi. Bu yüzden, zengin bireylerin lahitleri daha büyük ve gösterişli olurken, halk sınıfından bireylerin lahitleri genellikle daha sade tasarlanırdı. Arkeolojik kazılarda bulunan lahitler, dönemin sanatsal ve dini anlayışını da yansıtarak Mısır tarihi hakkında önemli bilgiler sunar. Naqada Kültürü’nün mezar mimarisi üzerindeki etkileri, lahitlerin gelişiminde de görülmektedir. Naqada II ve III dönemlerinde kullanılan kerpiç ve taş gibi malzemeler, daha sonraki dönemlerde lahitlerin tasarımında temel oluşturmuştur. Ayrıca, bu dönemlerde ortaya çıkan sosyal statü farklılıkları ve dini inançların mezar yapılarına yansıması, lahitlerdeki sembolizm ve süslemelere ışık tutmuştur. Naqada dönemine ait mezarlarda bulunan geometrik desenler ve figüratif öğeler, Eski Krallık dönemindeki lahitlerde daha karmaşık ve gelişmiş bir şekilde yeniden ortaya çıkmıştır. Bu da Naqada Kültürü’nün, Mısır’ın anıtsal mezar mimarisi üzerindeki kalıcı etkisini göstermektedir.[33] [34]
Naqada Kültürü, Eski Mısır’ın anıtsal mimarisi ve mezar yapıları üzerinde derin bir etkiye sahip olmuştur. MÖ 4000-3000 yılları arasında Yukarı Mısır’da gelişen bu kültür hem teknik hem de estetik açıdan yenilikler sunarak Mısır’ın sonraki dönem mimari ve kültürel özelliklerini şekillendirmiştir. Naqada I’de basit yuvarlak mezarlarla başlayan mimari gelişim, Naqada II ve III dönemlerinde dikdörtgen planlı, kerpiç ve taş kullanılan daha karmaşık yapılarla devam etmiştir. Bu dönem, özellikle sosyal hiyerarşi ve dini inanışların mezar mimarisine yansımasıyla dikkat çekmiştir.
Naqada Kültürü’ndeki yenilikler, Eski Krallık döneminde ortaya çıkan mastabalar ve piramitlerin doğrudan öncüsü olmuştur. Naqada III’te görülen anıtsal mezar yapıları ve ritüel alanları, Zoser Piramidi gibi yapılar için bir temel oluşturmuştur. Mezarların içinde yer alan zengin süslemeler ve ölü armağanları, Mısır’ın ölümsüzlük ve ahiret inancının mimariye yansıyan en erken örneklerini sunmaktadır.
Sonuç olarak, Naqada Kültürü, Antik Mısır’ın mimarlık tarihinin başlangıç noktasını temsil eder. Bu kültür, hem teknik becerileri hem de dini ve toplumsal değerleri yansıtarak, Eski Mısır’ın benzersiz mimari mirasının temel taşlarını oluşturmuştur. Naqada’nın mezar mimarisinde başlattığı gelenekler, Mısır piramitleriyle doruğa ulaşarak dünya tarihine damgasını vurmuştur. Bu bağlamda, Naqada Kültürü, Mısır uygarlığının köklerini anlamak için vazgeçilmez bir dönüm noktasıdır.
📜 Telif Hakkı © [2025] Birkan Ayaz.
Bu yazının tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden kopyalanamaz,
çoğaltılamaz veya herhangi bir biçimde kullanılamaz. Paylaşmak istersen
lütfen yazara ve yazıya bağlantı ver. Teşekkürler!
Kaynakça
Wilkinson, T., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999,
Drower, M. S., Flinders Petrie: A Life in Archaeology, Victor Gollancz, London, 1985,
Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895,
Pusch, E., Mummification and Burial Rituals in Ancient Egypt, Cambridge University Press, 1998
Fakhry, A., The Pyramids, University of Chicago Press, Chicago, 1961
Wente, E. F., Letters from Ancient Egypt, The University of Chicago Press, Chicago, 1990,
Kemp, B. J., Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization, Routledge, London, 2006
Chahira KRERI, “The Archıtectural Wonder The Great Pyramid Of Giza”, Abdelhamıd Ibn Badıs Unıversıty Of Mostaganem Magazine, İssue 6, 2009
*birkanayaziletisim@outlook.com.tr
[1] Trigger, B. G., Kemp, B., O’Connor, D., & Lloyd, A. B., Ancient Egypt: A Social History, Cambridge University Press, Cambridge, 1983, s. 12.
[2] Wilkinson, T., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 27.
[3] Drower, M. S., Flinders Petrie: A Life in Archaeology, Victor Gollancz, London, 1985, s. 120-123.
[4] Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895, s. 1-10.
[5] Kemp, B. J., Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization, Routledge, London, 2006, s. 50-55.
[6] Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895, s. 15-20.
[7] Hassan, F., The Fall of the Old Kingdom, Oxford University Press, Oxford, 2007, s. 30-35.
[8] Kemp, B. J., Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization, Routledge, London, 2006, s. 55-60.
[9] Kemp, B. J., Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization, Routledge, London, 2006, s. 65-70.
[10] Wilkinson, T. A. H., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 70-72.
[11] Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895, s. 25-30.
[12] Wilkinson, T. A. H., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 75-80.
[13] Hassan, F., The Fall of the Old Kingdom, Oxford University Press, Oxford, 2007, s. 40-45.
[14] Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895, s. 35-40.
[15] Wilkinson, T. A. H., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 90-95.
[17] Lehner, M., The Complete Pyramids, Thames & Hudson, London, 1997, s. 35-38.
[18] Wilkinson, T. A. H., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 110-115.
[19] Spencer, A. J., Early Egypt: The Rise of Civilisation in the Nile Valley, British Museum Press, London, 1993, s. 80-85.
[20] Petrie, W. M. F., Naqada and Ballas, British School of Archaeology in Egypt, London, 1895, s. 30-35.
[21] Kemp, B. J., Ancient Egypt: Anatomy of a Civilization, Routledge, London, 2006, s. 65-70.
[22] Wilkinson, T. A. H., Early Dynastic Egypt, Routledge, London, 1999, s. 80-85.
[23] Trigger, B. G., Kemp, B., O’Connor, D., & Lloyd, A. B., Ancient Egypt: A Social History, Cambridge University Press, Cambridge, 1983, s. 40-45.
[24] Budge, E.A.W. The Gods of the Egyptians, 14-15
[25] Lehner, M., The Complete Pyramids, Thames & Hudson, London, 1997, s. 20-25.
[26] Fakhry, A., The Pyramids, University of Chicago Press, Chicago, 1961, s. 35-40.
[27] Edwards, I. E. S., The Pyramids of Egypt, Penguin Books, London, 1986, s. 50-60.
[28] Spencer, A. J., Early Egypt: The Rise of Civilisation in the Nile Valley, British Museum Press, London, 1993, s. 90.
[29] Firth, C., The Egyptian Pyramids: A Comprehensive Guide, Routledge, London, 2000, s. 102.
[30] Wente, E. F., Letters from Ancient Egypt, The University of Chicago Press, Chicago, 1990, s. 56.
[31] Pusch, E., Mummification and Burial Rituals in Ancient Egypt, Cambridge University Press, 1998, s. 112.
[32] Dodson, A., The Complete Gods and Goddesses of Ancient Egypt, Thames & Hudson, London, 2003, s. 75.
[34] Pusch, E., Mummification and Burial Rituals in Ancient Egypt, Cambridge University Press, 1998, s. 113.