Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi

 

Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi

 

   1.1. Asurluların Anadolu’ya Gelişi ve Koloniler Dönemi

MÖ 2. Binyılda Anadolu’daki tarihi çağlar başlamıştır. Bu döneme de “Asur Ticaret Kolonileri Çağı” ya da “Koloni Çağı” denilmektedir ve MÖ 1945-1730 yıllarını kapsamaktadır. Takas esasına dayanan ticaret ilişkileri kurmak üzere, Anadolu’nun güney ve güney doğusuna gelmiş olan Asurlu tüccarlar, eski Anadolu’nun kültürel ve ekonomik hayatına yeni boyutlar eklemişlerdir ve ilk kez bu kadar kapsamlı ticaret merkezleri kurmuşlardır. Bu döneme ait olan belgelerin neredeyse tamamına yakını ticari mektuplardan, borç senetlerinden, mahkeme zabıtlarından ve hesap listelerinden oluşmaktadır. Bunlar arasında sosyal ve siyasi hayata dair bilgiler içeren tabletler de bulunmaktadır. Özellikle aile içi haberleşme, evlilik, boşanma, isyan, hastalık, kaçakçılıktan dolayı tutuklanan ve hapse atılan tüccarlar gibi konulara temas eden tabletler, bize bu dönemin sosyal ve siyasi yapısı hakkında kısmen de olsa önemli bilgiler vermektedir. Asurlu tüccarların Anadolu’yu ticari faaliyetler açısından uygun bir yer olarak seçmeleri; Anadolu’daki bilinen zenginliğe, yerli halkın sahip olduğu düşük refah seviyesine, Asurluların getirdikleri kalaya, tunç yapımında yaygın kullanılışından dolayı yerli halkın büyük ihtiyacının olmasına ve Anadolu’nun zenginliklerinin Asur’a götürülmek istenmesine bağlanılabilir[1] yani genel olarak Asurlu tüccarların ticari faaliyetlerine bakıldığında, Asur’dan ve Babil’den kumaş, İran veya Afganistan’dan ise kalay temin ederek bunları Asur’a getirdikleri ve daha sonra tüccarların bu malzemeleri Anadolu’ya altın, gümüş ve kıymetli taşlar karşılığında pazarladıkları görülmektedir. Asurlu tüccarlar, Orta Anadolu bölgesine kadar gelip, ticari açıdan uygun buldukları bölgelerde Karum ve wabartum adı verilen ticaret merkezlerini kurmuşlardır. Bu kurumlar kolonilerde ithalat ve ihracata yönelik düzenlemeleri, koloniler arası, kolonilerin Asur’la ve yerel krallarla ilişkilerini düzenleyen pek çok kuralı içermektedir. Bunlardan wabartumlar Karum’a bağlıydı ve daha küçük alışveriş merkeziydiler. En önemli Karum ise Kaniş ’tekidir. Buradaki Karum dairesi (bēt kārim) Asur yönetiminin merkezi durumundadır. Burası Kızılırmak yakınında, Anadolu platosundaki Kayseri kentinin 21 km kadar kuzeydoğusundadır ve çevresini saran düzlükten yaklaşık 21 metre yükseklikteki büyük Kültepe’ye yakındır. Kültepe aşağı şehir ve höyükten oluşmaktadır. Karum ise, aşağı şehirde yer almaktadır. Kaniş Karum’unun (II ve Ib) seviyeleri Asur Ticaret Koloni çağına denk düşmektedir.[2] Bahsi geçen yerde yapılan kazı çalışmaları sonrasında bölgede yaklaşık 23.500 civarında tablet bulunmuştur. Kültepe tabletleri Anadolu’ya ticaret yapmak amacıyla gelen Asurlu tüccarlara ait ticari ve hukuki vesikalardır. Bunlar, eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmışlardır. Kültepe vesikaları, ticari ve hukuki nitelik taşımalarına rağmen o devirdeki Anadolu halkının sosyal, siyasal ve ekonomik durumuna da ışık tutmaktadırlar.[3] Asurlular ticareti zenginleştirmiş, Anadolu’ya refah ve düzen getirmiştir.

1.2. Karum ve Wabartumlar

Karum ve Wabartum ikisi de ticaret şehri olmasına rağmen karum şehri hinterlandı ve toprak bakımından büyük ve daha kapsamlı olan ticari olanağı daha fazla ve alım-satım konusunda ticaret yolları üstünde bulunduğu için ana şehir olarak kabul edilir ve wabartumlar bu şehirlere bağlıdır. En büyük şehri Kayseri’de bulunan kaniş karumudur. Wabartumlar ise hinterlandı daha düşük köy, kasaba gibi bölgelerde bulunan karuma göre daha küçük toprak alanına sahip olan bir koloni ya da kasabadır.

  1.2.1. Karum

    Asur ticaret kolonilerinin en büyük olanın iç Anadolu’da kaniş şehrinde olmasının sebebi o döneme göre en güvenli yerin orası olduğu kanaatinde oldukları için öyle uygun görmüşler diyebiliriz. Karumlarda gerçekten bir idari yapının var olup olmadığı tabletlerde net olarak belirtilmemektedir. Ancak böyle bir yapının var olduğuna dair işaretler bulunmaktadır. Bu işaretler “Kārum’a tartmak, Kārum evinde kaydetmek, Kārum’a bırakmak, Kārum hükmü verdi, Kārum’un hükmü gereğince” şeklindeki ifadelerdir.[4] Kültepe’de bulunan Kārum, Asur’un Anadolu’daki yönetim merkezi olarak tanımlanabilir. Kültepe’de yapılan kazı çalışmalarında şu ana kadar sadece özel evlerde muhafaza edilen tabletler bulunmuş, Kārum dairesine ait henüz bir yerleşim yeri ve bu yerdeki tabletler bulunamamıştır. Bu durum kazı çalışmasının yapıldığı alanın geniş olmasından dolayı Kārum dairesinin bulunduğu alana henüz ulaşılamadığı şeklinde yorumlanmaktadır. Kārum içerisinde bir tane yönetim odası, meclislerin ve komitelerin toplanma yeri, bir hapishane bir tane de depo bulunduğu tahmin edilmekle birlikte böyle bir yapıya fiziksel olarak henüz ulaşılamadığı için yapı tam olarak tanımlanamamaktadır. Koloni merkezinin yakınlarında bir tane de Asur tapınağının bulunduğu, tüccar evlerinde 40 bulunan tabletlerde elde edilen belgelerden öğrenebilmektedir[5]

1.2.2. Bet Karim

Anadolu’da mahalli şehirlerin kenarlarında kurulan Kārum’larda bir yönetim merkezi bulunmaktaydı. Buna Bēt Kārim yani Kārum dairesi denmektedir. Bu dairede tüccarların kayıtları tutulmaktaydı. Bir nevi ticaret odasına kayıt yaptıran esnaflar gibi bu tüccarlar da Kārum dairesine kayıt yaptırmaktaydılar.[6] Kārum dairesi, Asurlu tüccarların yerel krallıklarla yaşadığı sorunların çözüme kavuşturulması için de çaba sarf edebiliyordu. Bu tür durumlarda Kārum dairesi kendiliğinden hareket etmez ya tüccarlar ya da yerel krallıklardan gelen talep doğrultusunda harekete geçerdi.[7] Bugüne kadar çıkartılan tabletlerde geçen ifadelerde açıkça Kārum dairesinin varlığı anlaşılmasına rağmen fiziki olarak kazılarda henüz ulaşılamamıştır.[8] Buda elimizde olan bilgilerin bulunanlar ile sınırlı olduğunu belirtiyor.

1.2.3. Wabartum

   Asurlular Anadolu’daki yerel krallıklarda ticaretlerini yürütebilmek için büyük kentlerde Karum’lar kurarken küçük kentlerde ise Wabartum’lar kurmuşlardır. Bu Wabartum’lar tüccarların arasında çıkan anlaşmazlıklara çözüme kavuşturma, onlara kefil olma, alacaklarını tahsil etme ve mallarını depo etme sorumlulukları bulunmaktaydı. Wabartum’larda meclisler bulunmuyordu. Bunun yerine temsilciler vardı. Diğer Karum’lar gibi Wabartum’lar da Kaniş Karum’una bağlıydı.[9] Bir dertleri olduğunda en yakın şehirdeki karuma giderlerdi. Ticaret merkezi olarak kabul edilen Wabartum’larda tüccarlar aynı zamanda ihtiyaçlarını karşılar, konaklar, hayvanlarını dinlendirir ve yüklerini muhafaza ederlerdi.[10]

 


 

İKİNCİ BÖLÜM

 

Asurluların Anadolu’da Ticaretini Yaptığı Madenler

2.1. BAKIR

Doğal bir maden olarak bilinen bakır CU diye adlandırılır ve kırmızı ya da turuncu renge sahiptir. Doğal bakır, altın ve gümüşe oranla daha sert bir maden olup doğal bakıra hem ısıtılarak hem de soğuk dövülerek şekil verilebilmektedir. Bakır dövülürken daha da sertleşmesi nedeni ile gevrekleşmekte ve bu bazen dağılmaya kadar giden sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bunun yaşanmaması için dövülme işlemi sırasında bakır ısıtılmaya devam edilmiştir.[11]Bulunan verilere göre ilk işlenen madenin bakır olduğu söylenir. Bu madeni çeşitli şekillerde işleyerek ve başka madenlerle karıştırarak alaşımlar elde etmişler ve bunu kullanmışlardır. Kaptan ve Yurttagül’e göre, Anadolu’da Kaymaklı ’da kullanılmış olan bakır cevherinin kaynağı, günümüzde “Bakır çukuru” mevkiine oldukça yakın bir mesafede olan Düğüz Köyü’nde tespit edilmiştir. Bundan dolayı, bakır cevherini buradan ilk temin eden ve kullanan Aşıklı Höyük sakinleri ve son kullananların da Kaymaklı yer altı şehri sakinleri olduğu düşünülmektedir.[12]

2.2. KALAY

Kimyada SN olarak bilinen kalay eskilerden şimdiye kadar ulunan önemli madenlerdendir. Yapılan araştırmalar sonucunda kalay 232 derecede erimektedir. Ve bakır gibi madenler ile karıştırılarak eskiçağlarda önemli delici ve kesici silah aletleri ortaya çıkarmışlardır. Kalayın Asur’da bulunmamasından dolayı Asurlular çeşitli yollardan kalayı Anadolu’ya getirebilmek için yollar aramışlardır. Civar bölgelerde ya da Mezopotamya gibi bölgedeki yerlerden getirilmeye çalışılmıştır. Kalayın az bulunması sebebiyle ticareti de zor olduğu için değeri ve getirisi fazladır. Bu sebeple tüccarlar bu madene daha çok önem verirler. Tabi ticaret olarak geldikleri Anadolu’da bulunan altın, gümüş ve bakır gibi madenleri oraya götürerek karşılıklı kazanç elde ediyorlar.

 

2.3. KURŞUN

’’Simgesi Pb olan kurşun kimyasal bir element olup, grimsi renkte (ya da gümüşe yakın beyaz) yumuşak çok dövülgen ve yoğunluğu çok yüksek bir maden olup, korozyona karşı çok dayanıklıdır. Kurşun doğada daha çok gümüşle, bazen de bakır ve çinko ile birlikte bulunur. Mavimsi gri renkli ve kolayca şekillendirilebilen bir metal olup, erime noktası 327°C dir. Her türlü metalle birleşebilen kurşun, kalayla birlikte lehim yapımında da kullanılır. Tabiatta oldukça yaygın olarak bulunan galen, içinde doğal kurşun sülfürü (PbS) bulunduran, mavi gri renkli, metal parlaklığında olan ve kurşunun başlıca cevherini oluşturan mineraldir. Bu galen mineralinden yüzyıllardır kurşun elde edilmektedir. Kurşun içeren galen, çok düşük sıcaklıkta ergitilebilmektedir. Kömürle ısıtılan galen içerisindeki sülfitler ayrıştırılır veya içindeki oksijenden arındırılır. Bu işlem sonucu kerasit ayrılır ve ortaya kurşun çıkar. Kupelasyon olarak adlandırılan bu işlem gümüşü saflaştırmak için birçok kez tekrarlanabilir. İşlenmesi çok kolay olan kurşun, ağırlığı nedeniyle bir takım ağırlık aletleri ve çapa gibi basit nesnelerin yapımı için çok kullanışlı bir maden olmuştur. Kurşunun ilk kullanımı demirden daha önceki dönemlere rastlamaktadır. Tabiatta oldukça yaygın oluşu, kolayca şekil alabilme gibi özellikleri mevcuttur’’.[13] Bu maden Anadolu'da M.Ö. 7000 yılından itibaren kullanılmaya başlandı. Bu erken dönemden itibaren kullanım alanı giderek genişlemiş ve çeşitli alanlarda önemli bir yer edinmiştir. Anadolu’da kurşunun çıkarıldığı başlıca bölgeler; Doğu Karadeniz, Mersin ve Elâzığ arasında yer alan Toros Dağları kesimi ile Batı Anadolu’dur. Bu coğrafi dağılım, kurşunun bölgede geniş bir kullanım potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Kurşun, özellikle Ön Asya kültürlerinde figürin kalıplarına dökülerek heykel ve küçük figürin yapımında kullanılmıştır. Bu bağlamda Asur Ticaret Kolonileri Devri’ne ait kurşun figürinler, dönemin sanat anlayışını ve tasvir geleneğini yansıtması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu figürinler, yalnızca estetik değil, aynı zamanda kültürel ve teknolojik gelişmenin de birer göstergesidir. M.Ö. 2000 yılı itibarıyla kurşun, Anadolu’daki birçok yerleşmede çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Koloni Devri’nin ilk çeyreğinde, özellikle Alişar ve Kültepe gibi önemli merkezlerde, özel taş kalıplarda üretilen kurşun figürinler ve düşük değere sahip süs eşyalarının üretildiği görülmektedir. Bu nesneler, yalnızca Anadolu ile sınırlı kalmamış; aynı zamanda Kuzey Suriye ve Yakındoğu’da da yaygın olarak kullanılmıştır.

 

2.4. GÜMÜŞ

Kimyasal bir element olan gümüş Ag hem doğal olarak hem de cevher olarak bulunmakla beraber, doğal gümüş tabiatta oldukça nadir görülmektedir. Gümüş parlak, paslanmaz ve değerli bir madendir. Altın, iridyum paladyum ve platin gibi az bulunan gümüş, kolayca biçimlendirilebilir ve oksitlenmeye karşı oldukça dirençlidir. Bu özellikleri nedeniyle eski dönemlerden beri heykel, tablet, süs, mücevher, sikke gibi değerli eşyaların yapımında kullanıla gelmiştir.[14] Yeryüzünde görülen gümüş, yağmur suyunda bulunan birçok klor parçacıkları ile klorite dönüşmeye yatkın bir mineraldir. Bu formdaki gümüş basit ve saf bir metaldir. Gümüşün temel yatakları olan sülfitler ve kloritler, basit ergitme yöntemleri ile metallerini çözerler. Bu nedenle basit olan bu yöntemin antik dönemde de kullanıldığı düşünülmesine rağmen, bu dönemde kullanılan asıl gümüş kaynakları, yer altında bulunan doğal gümüş yatakları değildi. Bu dönemde gümüş, birkaç işlemden sonra kurşun yataklarından ayrıştırılarak elde edilmekteydi. Bu ayrıştırma işlemi muhtemelen kupelasyon 180 tekniği ile yapılmaktaydı.[15] Geç Kalkolitik Dönemi’nin sonlarına doğru kullanılmaya başlanan gümüş, Anadolu’da zengin bir şekilde bulunmakta idi. Anadolu’da gümüşün kullanıldığına dair ilk veriler MÖ 4000’e tarihlendirilen Kalkolitik Dönem tabakalarından bulunmuştur. Ayrıca Korucutepe yerleşimindeki mezarlarda bulunmuştur. Bu dönem gümüş yataklarının tam olarak bilinmemesine rağmen, Güney Anadolu, Yukarı Fırat Keban Bölgesi olarak gösterilmektedir. Bölgede Bolkardağı, Aladağ ve Keban madenlerinde yapılan geniş çaplı cevher analizleri neticesinde bu sonuca ulaşılmıştır. Bu dönem kasabaları ulaşım kolaylıkları nedeniyle daha çok Fırat Irmağı kıyılarında kurulmuştur[16]

2.5. ALTIN

Altın, kuvars kayalıklarında, kumlu alüvyal topraklarda damarlar halinde bulunmaktadır. Doğada serbest halde bulunan altın kolay işlenebilen, yumuşak bir metaldir. Bu nedenle sertleştirmek için değişik metallerle alaşım haline getirilmektedir. Saf altın yeşil-sarı, bakırla alaşımı kırmızı, gümüşle alaşımı ise metalik beyaz renktedir. Ayrıca, 1/5 oranında gümüşle karıştırıldığında electrum adı verilen bir alaşım elde edilmektedir. En önemli altın cevherleri bileşiminde %40 oranında altın bulunan ve kırmızımsı sarı renkte bir altın tellür bileşiği olan kalaverit ile %28’den fazla altın içeren ve çelik grisi renginde bir altın-gümüş bileşiği olan silvanittir.[17] Saf altın 1063°C’de eriyen altın, oksitlenmeyen bir metal olduğu için dayanıklılığı, işlenmesindeki kolaylığı ve rengi sebebiyle her dönemde ilgi görmüş ve özellikle kıymetli eşya ve takı yapımında kullanılmıştır. 481 Doğada katışıksız olarak bulunduğu ve dövülerek biçimlendirilebildiği için, insan tarafından kullanılan ilk ve vazgeçilmez madenlerden biri olmuştur. Altın, sınırlı miktarda Neolitik Dönem’ de kullanılmaya başlanmış (Ur, Troia, Miken’de bulunan mücevherler vs.) ve MÖ 2000’de bir değer ölçüsü olarak doğada yaygın olan bakır ve gümüşle kullanımını sürdürmüştür.[18] Altın fiyatları belgelerde farklı şekillerde geçmektedir. Mesela Kaniš’te iyi cins altının fiyatını gösteren bir belgede 1 šeqel altın, 8,5 veya 9 šeqel gümüş değerinde olduğu ifade edilmiştir.[19] Bu kayıtlardan görüyoruz ki altının cinsi ve saflığı değerini belirliyor ve altınların önemli kısmı mezarlarda bulunuyordu. Nuda altının ticarette ne kadar önemli olduğunu gösteriyor

2.6. OBSİDYEN

Obsidyen sıvının çok çabuk soğuması ile oluşmuş bir camdır. Bu sıvı, bir sıvının kolaylıkla akma özelliği dışında bütün özelliklerini taşmaktadır. Atomik yapısı bütünüyle düzensizdir. Bu özelliği nedeni ile tarih öncesi dönemlerde, yaygın biçimde alet yapımında kullanılmıştır. Yaprak biçimindeki küçük obsidyen parçaları, obsidyen yatağından kolayca, oyularak alınabilmiştir. Bir volkanik cam olan obsidyen, Paleolitik, Neolitik ve Erken Tunç Dönemi kültürleri için büyük önem taşımaktadır. O dönemlerde, çeşitli aletlerin, tüfeklerin, ok uçlarının, vazoların, insan ve hayvan heykellerinin yapımında ham madde olarak geniş bir biçimde kullanılmış ve değerli bir materyal olarak büyük ölçüde ticareti yapılmıştır.[20] Obsidyen, Orta Anadolu’nun volkanik geçmişi nedeniyle oldukça yaygın bulunan bir madendir. Bölgedeki tarihsel volkan hareketleri, Hasan Dağı (3268 m), Melendizler (2368 m) ve Göllü dağ (2157 m) gibi volkan konilerini ve lav akıntılarını oluşturmuştur. Bu yanardağların oluşumları sırasında, çıkan püskürmelerin kimyasına bağlı olarak, obsidyenin yanı sıra andezit, bazalt, ponza gibi volkanik kökenini akıntılar kayaçlar oluşmuştur. Bu kayaçlar, başta obsidyen ve bazalt olmak üzere Tarih Öncesi Dönem ’de, yöre halkı tarafından yoğun olarak kullanılmıştır.[21] Doğu Anadolu Bölgesinde Altınova, Bingöl Dağları’ndan elde edilen obsidyen MÖ 6000’lerin sonlarından başlayarak, Kuzey ve Orta Anadolu’ya, Suriye üzerinden Mezopotamya’ya, Kafkaslara ve İran’a ticaret yolları ile bağlanmıştır. MÖ 3000 yıllarında bu ilişkilerin yoğun biçimde sürmekte olduğunu gösteren kanıtlar bulunmuştur. Bu bölgede ticaretin gelişmesinin en önemli nedenlerinden biriside Altınova’daki yerleşmelerin birer metal işleme merkezi olmalarıdır.[22] Obsidyen neolitik dönemde kullanılmıştır. Silah kullanımı ve süs eşyaları ön planda olması ile obsidyen kullanımı azalmıştır.[23]

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ASURLU TÜCCARLARIN ANADOLUYU TERCİH ETMELERİ NEDENLERİ

 

 3.1. İktisadi Nedenler

     Mezopotamya için büyük bir yaşam kaynağı olan Fırat ve Dicle Nehirleri bölgede tarımın önemli bir geçim kaynağı olarak uygun görülmüştür. Lakin bu nehirler bölgenin tarımı için aşırı derecede önemli olan su kaynağı olduğu gibi getirdikleri biriken tortullar da verimli tarım alanlarını oluşturmuş ve mimari yapılarda faydalanılan kerpicin temel hammaddesi olan kil çamurunu bölgeye taşımıştır.[24]MÖ 2000’li yıllarda Fırat ve Dicle arasında ilk uygarlığı oluşturan Sümerlilerin son hanedanı olan III. Ur Hanedanlığının çöktüğü zamandan sonra her Şehirde, tıpkı Anadolu’da olduğu gibi, birer küçük koloni ortaya çıkmıştır. Bu siyasal değişikliğin sonunda Mezopotamya’daki ortak mülkiyet anlayışı yerini bağımsız bir ekonomiye bırakmıştır.[25] Küçük şehir devletleri arasında yer alan yaşadığı bölgenin dağlık ve karasal bir iklime sahip olması dolayısıyla diğer Mezopotamya uygarlıklarından biraz daha az gelişmiş bir ekonomiye sahip olan Asurlular yıllardır istedikleri zenginliğe ulaşabilmek için eskilerden şimdiye kadar elverişli şartlara sahip olan Anadolu’dan faydalanmaya başlamışlardır.[26] Ticaret yapmak için toplumların bir bölgeyi tercih etmelerinde o bölgenin iklim şartları etkili olmuştur. Bunlar: Pazar ve hammadde imkânı, ihtiyaç duyulan ürün, halkın sosyoekonomik durumu ve ticaret için güvenilir şartlara sahip bir ortamdır. Bu zamanlar Anadolu, bu ilkeler doğrultusunda Asurlu tüccarlar için uygun bir zemine sahiptir. Anadolu halkının yaşam mücadelesinin zorluğu, dönemin bazı önemli kaynaklarına ihtiyaç duyulması ve ticari faaliyetlerde bir boşluğun olması bununla birlikte Asurluların Anadolu’daki zenginlikleri ülkelerine götürmek istemesi gibi sebeplerden dolayı Asurlular, Anadolu’yu ekonomik faaliyetler için uygun bir mekân olarak tercih etmiştir[27].

3.2. Siyasi Nedenler

   Siyasi istikrar ya da istikrarsızlık, ülkelerin ekonomilerini büyük ölçüde etkileyen faktörlerdendir. Güçlü siyasi temeller üzerine kurulmuş, kararlı politikaların sürdürüldüğü bir ortamda karar vericilerin ufkunun genişlemesi, en uygun ekonomik metotların uygulanmasını sağlamıştır. Savaşlar, isyanlar, taht kavgaları gibi sebeplerden dolayı belirsizliğin yaşandığı durumlarda devletlerin ekonomik performansı da ciddi ölçüde zarara uğramıştır. Siyasi otoritelerin görüş mesafesini kısaltan uzun soluklu karar alma becerilerini engelleyen söz konusu siyasi bulanıklık hali ekonominin diğer katılımcılarını da olumsuz yönde etkilemiştir.[28]Koloni Çağı’nda, Orta Anadolu’daki şehirler küçük krallıklarla idare ediliyordu. Krallar arasında birbirlerinin topraklarını zapt etme, ittifaklar oluşturarak hâkimiyet sahalarını genişletme teşebbüsleri yaşanmıştır. Bunun yanı sıra kralın ölmesi, yeni kralın tahta çıkması, iktidar mücadelesi ayrıca salgın hastalıkların baş göstermesi gibi politik ve sosyal olaylar meydana gelmiştir.[29] Asurlu tüccarlar büyük zarara veya yok olmaya sebep olabilecek olan bu ortamı fırsat çevirmek amacıyla risk alarak Anadolu’ya yönelmiştir. Siyasi kriz ortamında bulunan, iç karışıkların yaşandığı bir coğrafyayı kâr sağlamak amacıyla tercih eden Asurlular, Anadolu beyleri arasında yaşanan çatışmalarda taraf olarak veya beyler arasında arabuluculuk yaparak kendilerine uygun bir alan oluşturmaya çalışmıştır. Siyasi istikrarın olmadığı, kargaşa ortamından çıkar elde eden Asurlu tüccarlar bu sayede koloni sistemini uzun yıllar işletmiştir.[30]Böylece Anadolu’ya yerleşme süreçleri başlamış oldu.

 


 

SONUÇ

Asur Ticaret Kolonileri Anadolu'nun ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda Anadolu’yu canlandırmıştır. Bu dönemde Asurlu tüccarlar, Anadolu'nun yerel beylikleriyle kurdukları güçlü ticari ilişkiler sayesinde düzenli bir ticaret ağı oluşturdular ve bu ağ başta Kültepe-Kaniş olmak üzere Hattuş, Alişar ve diğer koloni merkezleri ile beraber gelişmiştir. Anadolu, Asurlular için gümüş, bakır, tekstil ürünleri ve tahıl gibi maden ve gıda konusunda Asurlular ise bölgeye kalay, kumaş ve lüks tüketim malları getirerek karşılıklı olarak hem ticaretin kapsamını hem de çeşitliliğini artırmışlardır. Bu ticari faaliyetlerin sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel etkileşimler oldu. Görüldüğü üzere çivi yazısıyla yazılmış tabletler, sadece ticareti değil, aynı zamanda hukuki sözleşmeleri, borç ilişkilerini, yerel krallıklarla olan yazışmaları ve hatta gündelik yaşam gibi tabletler de konular kayıt altına aldı. Böylece Anadolu, yazıyla tanışmış; bu da ilerleyen yüzyıllarda Hitit İmparatorluğu’nun siyasi ve bürokratik altyapısının temelini oluşturmuştur. Koloni sisteminin kurulması, Anadolu'da sadece ticaretin değil aynı zamanda yerleşim modellerinin de değişmesini sağladı. Kārum ve wabartum gibi ticari şehirler, zaman geçtikçe sadece tüccarların değil yerli halkların da ilgisini çeken bir yaşam alanına dönüştü. Bu süreç, Mezopotamya ile Anadolu arasında hem ekonomik hem kültürel hem de siyasi bir köprü kurdu. Bu koloniler, ortak bir yaşam alanı yaratarak farklı toplumların etkileşimini ve birbirleri ile birlikte gelişme fırsatı sağlandı.

Sonuç olarak, Asur Ticaret Kolonileri yalnızca ticari ilişkiler kuran yapılar değil, aynı zamanda yazının, hukukun, şehirleşmenin ve kültürel etkileşimin Anadolu’ya taşınmasını sağlayan bir medeniyet köprüsü olmuştur. Bu dönem, Anadolu'nun tarih sahnesindeki konumunu belirlemiş ve bugünkü arkeolojik buluntular sayesinde geçmişin izlerini bizlere taşıyarak, bu büyük mirasın daha iyi anlaşılmasına katkı sunmuştur.

 



[1]Sebahattin Bayram, Kültepe Metinlerinde Geçen Vergiler ve Özellikleri, Ankara Üniversitesi DTCF. Dergisi, 46.sayı (1-2) 1993.

[2]Tahsin Özgüç, Kültepe (Kaniš/Neša), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,2005.

[3] Ekrem Memiş, Eskiçağ Türkiye Tarihi, Ekin Yayınları, Bursa, 2015, s 74.

[4] İ. Albayrak, “Kültepe Belgelerine Göre Kārum Dairesinin İdarî Yapısı ve Politik Statüsü,” Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2002 Yıllığı, s345, 2003.

[5] J. G. Dercksen, Old Assyrian Institutions Leiden: Nederlands Instituut voor het Nabije Oosten, 2004, s103-104

[6] C. Günbattı, Kültepe-Kaniş, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, s109, 2012.

[7] S. Çeçen, “Yeni Kültepe Metinlerine Göre Yerli-Asurlu Münasebetleri,” in Uluslararası 1. Hititoloji Kongresi Bildirileri (19–21 Temmuz 1990, Çorum), 140–153.

[8] Albayrak, age, s 2.

[9] H. A. Şahin, Anadolu'da Asur Ticaret Kolonileri Devri, MÖ 1975–1725 Kayseri: Kayseri ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi Yayınları, 2004.

[10] Günbattı, age, 2012, s3.

[11] Fazilet Özer, Asur Ticaret Koloni Devrinde Anadolu’da Maden Çalışmalarının Ekonomiye Yansımaları, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli, 2020 s 114.

[12] Ergun Kaptan, Emel Yurttagül, “Kaymaklı Yeraltı Şehrindeki (Nevşehir) Cevher Zenginleştirme Aleti”, KB, AMGM, XI, Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara 29 Mayıs-2 Haziran 1995, s. 63-74.

[13] Özer, agm., 2020, s.127

[14] Savaş, Ö. S.  “Anadolu’da Madencilik ve Maden Kullanımı”, X. Türk Tarih Kurumu Kongresi Bildirileri, Cilt 1, Sayı 10, Ankara, 1990, s. 28-42.

[15] Hadi Özbal, ASLIHAN Yener, (. “Tarihöncesi Çağlarda Anadolu’da Gümüş Üretimi, Kullanımı ve Ticaret Değişimi: Kaynak Tanımla Analizleri”, TÜBİTAK Arkeometri Ünitesi Bilimsel Toplantı Bildirileri III, Ankara, s. 73-83, 1983.

[16] Recep Yıldırım, Eski Çağ Anadolu, Meram Yayıncılık, İzmir, 1996.

[17] S. Ö. Savaş, agm., 1990, s.4-5.

[18] S. Ö. Savaş, agm., 1990, s. 5.

[19] L. Gürkan Gökçek, “Kültepe Vesikalarında Geçen Nesnelerin Fiyatları”, Erciyes Üniversitesi, II. Kayseri ve Yöresi Tarih Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1998, s. 158-159.

[20] Zehra Yeğingil, “Obsidyen ve Anadolu’daki Farklı Yerleşim Bölgelerine Ait Obsidyenlerin Kaynak Belirleme Çalışmaları”, III. Arkeometri Sonuçları Toplantısı, TTK, Ankara 1987, s. 193

[21] İbrahim Atalay, Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, İnkılap Yayınları, İstanbul 1997, s. 353.

[22] Sevgi Aktüre, Anadolu’da Bronz Çağı Kentleri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1997, s. 102- 103.

[23] Fazilet Özer, Asur Ticaret Koloni Devrinde Anadolu’da Maden Çalışmalarının Ekonomiye Yansımaları, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli, 2020 s 114.

[24] Kemalettin Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi Başlangıcından Perslere Kadar, İletişim yayınları, 2006, s.19.

[25] Lütfi Gürkan Gökçek, Asurlular, Bilgin Kültür Sanat Yayınları, 2015, s49.

[26] Lütfi Gürkan Gökçek, Asurlular, s.16.

[27] Yüksel Arslantaş, Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Anadolu’da Ticari Hayat, Akademik MATBUAT, 8(1), s.74.

[28] Hatice Karahan, Erdal Tanas Karagöl, “Ekonomik Performansın Temel Yapı Taşı: Siyasi istikrar”, Seta Perspektif Dergisi, S:41, Yıl: 2014, s.1.

[29] Lütfi Gürkan Gökçek, Oğuzhan Abacı, Anadolu’nun Eskiçağ Tarihi, Değişim Yayınları, İstanbul 2019, s.89.

[30] Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, Phoenix Yayınevi, 2023, s47,

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

#buttons=(Tamam) #days=(20)

Web sitemiz deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Daha Fazla Bilgi Edinin
Ok, Go it!